Gedik
Karşındakinin, sızman için
ruhunda açtığı gedik sırf sen oradan içeriye girebil ve sonrasında çıkabil diye
büyüyen ve küçülen bir yapıya sahiptir. O seni kendine katmak istediğinde senin
çapın biraz büyükse eğer, rahat emilebilmen için esner, genişler ve alır içerisine.
O tek bedendeki iki ruhtan birisi, bir gün dışarı püskürmek istediğinde gedik
son bir kez daha esner ve dışarı atar, uygun olan hangisiyse onu. Ve
püskürdüğün andan itibaren daha da büyürsün, bir daha seni asla içeri
alamayacak kadar küçülmüş olan gedik karşısında. Terk ettiğin bedene bir daha
asla ait olamama düşüncesi, o gediğin esnekliğini kaybedip küçük kalmasıyla
başlar. Alice gibi büyümüşsündür ve kapı küçücüktür. Ve burası artık
Harikalar Diyarı değildir. O kapıdan yeniden girebilmen için uzuvlarını
küçültmenin bir yolunu bulman gerekir. Ama ruhun oradan ayrıldıktan sonra
öylesine büyümüştür ki fizik yasalarına aykırı hale gelmiş olan bu alana
yeniden sığma düşüncesi aklından bile geçemez. Eğilip bükülerek bir daha ait
olamayacağın yere sığmaya çalışmaktansa yeni bir gedik arayışına girmen kaçınılmaz
hale gelir. İşte bu yüzden biriyle bütün olmayı başarmış olan ruh asla eskisi
gibi değildir. Bu nedenle biçimsiz halinle devam edersin. İleriye. Daima
daha ileriye. Karşılaştığın insanların yüzünde okuduğun acı, ruhun durmadan deri
değiştirmesinden doğan bozulmadan başka bir şey değildir bu yüzden.
Yorumlar
Yorum Gönder